Haber
2018-01-19 17:49:22
İlçe Başkanları Aylık Toplantımızı Gerçekleştirdik

Eğitim-Bir-Sen Muğla Şubesi olarak Şube Başkanı Önder UÇAK'ın başkanlığında Şube Yönetimi ve İlçe Başkanlarının katılımı ile 2017-2018 eğitim-öğretim yılı birinci kanaat dönemi değerlendirme toplantısı yapıldı. 

Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen İl Başkanı Önder UÇAK, kamu hizmetinin niteliğinin kamu görevlilerinin çalışma şartlarından bağımsız düşünülemeyeceğini belirterek, çalışanların motivasyonunu bozan düzenlemelerin kamu hizmetinin niteliğini de etkilediğini söyledi. Çalışanın iç huzuru sağlanmadan iş huzurunun sağlanamayacağına dikkat çeken UÇAK, devletin yıllarca okullarda öğrencilere havuz sorusu çözdürdüğünü ancak kendi havuz sorununu çözemediğini kaydetti.

Toplantı da konuşan Önder UÇAK, merkez valileri başta olmak üzere, kamu kurumlarında oluşturulan personel havuzunda çalışmadan maaş alan kamu görevlileri olduğunu ifade ederek, “Mevcut kamu yönetimi anlayışını kabul etmek mümkün değildir. Bakanlıkların bünyesindeki havuzda bekleyen bürokrat sorunu ortadan kaldırılmalı, yeni kamu personel sistemi bir daha yeni havuzlar üretmeyecek şekilde planlanmalıdır” şeklinde konuştu.

Bürokratik sisteme neşter vurulmalıdır

Kamuda yaşanan sorunların bir an evvel çözüme kavuşturulması, bunun için de bürokratik sisteme neşter vurulması gerektiğini dile getiren UÇAK, kamu yönetiminin liyakat ve kariyer merkezli yapılandırılması gerektiğini vurguladı. Eğitim-Bir-Sen olarak sorunlara çözüm odaklı yaklaştıklarını kaydeden UÇAK, şöyle devam etti: “Kamu yönetiminde aksayan yönleri görüyoruz. Kamu yöneticilerinin yeterlilikleri, yöneticilerin kişisel, mesleki gelişimi ve yönetici seçme süreçleri ile ilgili sorunlar var. Bu sorunların çözümüne yönelik bir çalışma yaptık ve ‘Eğitim Yönetiminde Liyakat ve Kariyer Sistemi’ isimli bir rapor yayımladık. Kamu kurumlarına yönetici seçme sistemine ilişkin önerilerimizin dikkate alınması durumunda, birçok sorun çözüme kavuşturulmuş olacaktır.”

Bedavadan geçinme dönemi bitmelidir

Verdiklerin sendikal mücadelenin en önemli kazanımlarından birinin toplu sözleşme hakkı olduğunu söyleyen UÇAK, biri mutabakatsızlık sonuçlanan 4 toplu sözleşme yaptıklarını, toplamda 258 kazanım elde ettiklerini, birçok kronik sorunun çözümünü sağladıklarını dile getirdi.

Önümüzdeki dönemde kanundan kaynaklanan sorunların çözümüne yönelik mücadelelerini artırarak devam ettireceklerini belirten UÇAK, “Bu yöndeki çabalarımızın bir sonucu olarak ‘Uluslararası İlkeler ve Toplu Sözleşme Uygulamaları Bakımından Türkiye’de Kamu Görevlileri Sendikacılığı’ sempozyumu düzenledik. Sendika kanununun, mücadele ve müzakereleri yürüten sendikanın elini güçlendirecek şekilde değiştirilmesi gerekir. Yetkili sendika olmanın ya da yetkili sendika üyesi olmanın farklılık oluşturmadığı sendikal örgütlenme ve toplu pazarlık sistemini değiştirmeyi teklif edeceğiz. Yetkili sendikanın elini zayıflatan ve müzakere gücünü kıran toplu sözleşme düzeni kamu görevlilerine kaybettiriyor. Dayanışma aidatı gelmeli, örgütlü olanla örgütsüz olan, yetkili olanla yetkisiz olan ayrılmalı, bedavadan sendikacı geçinme dönemi bitmeli, adalet yerini bulmalıdır” diye konuştu.

Kamu görevlileri Memur-Sen üyesi olmanın ayrıcalığını yaşayacaklar

Memur-Sen’in hem üyelerine hem de üyesi olmayan kamu görevlilerine kazandırmaya devam ettiğini söyleyen UÇAK, “Üyelerimizden aldığımız güçle birçok kazanım elde ettik, etmeye de devam ediyoruz. Bunlardan bir de Memur-Sen üyelerinin alışverişlerinde faydalanacağı Motif Kart çalışmasıdır. Üyelerimiz, yurt çapında anlaşma yaptığımız birçok firmadan Motif Kart sayesinde indirimli alışveriş yapacaklar. Çalışmada sona gelindi ve çok yakında kamu görevlileri, Memur-Sen’e bağlı sendikalara üye olmanın ayrıcalığını bir kez daha yaşayacaklar” ifadelerini kullandı.

Üyelerimizden aldığımız güçle sorunları çözmeye devam edeceğiz


UÇAK, yetkili olmanın, en çok üyeye sahip sendika olmanın önemli olduğunun ama bunu yeterli görmediklerinin altını çizerek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Üyemiz olmayan tek kamu görevlisi kaldığı sürece sendikal misyonumuzu yerine getirmiş sayılmayız. Örgütlü gücümüzle ve dayanışmamızla sendikamız büyüyecek, gücümüz artacak ve sesimiz daha gür çıkacaktır. Eğitim çalışanlarının ve kamu görevlilerinin sorunlarını çözmek için üyelerimizden ve teşkilatımızdan aldığımız güçle mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.”

Türkiye’nin temel sorunlarının çözümünün nitelikli bir eğitimden geçtiğine işaret eden UÇAK, “Yapılması gereken, eğitime daha çok yatırım yapmak, eğitim çalışanlarının sorunlarını ivedilikle çözüme kavuşturmak, öğretmenlerin hayat standartlarını yükseltmektir. Sorunlarla boğuşan, şiddete maruz kalan, iç ve iş huzuru olmayan öğretmenlerden başarı beklenemez, beklenmemelidir” dedi.

Çalışmalarımızı ilk günkü şevkle ve azimle sürdüreceğiz

Kuruluş felsefelerinden taviz vermeden, hak ve özgürlük mücadelesi vererek, birçok sıkıntıya göğüs gererek, yasakların kaldırılması için emek harcayarak, yasakçıların karşısında, hakkı yenilenlerin yanında yer alarak, önlerine konulan bariyerleri aşarak bugünlere geldiklerini vurgulayan UÇAK, şöyle konuştu: “25 yıllık hak ve özgürlük mücadelemize bakıldığı zaman, bugünlere nasıl geldiğimiz, hangi badireleri atlattığımız görülecektir. Kurucularımız ve onların yolundan gidenler pes etmediler, yılmadılar, bedel ödeyerek bu davanın bayrağını daha yükseğe dikmek için gecelerini gündüzlerine kattılar. Türkiye’nin karanlık bir döneminde, faili meçhullerin had safhada olduğu, ekonomik darboğazın yaşandığı, yasakların zirve yaptığı, insan hakları ihlallerinin yoğun yaşandığı kayıp yıllardan bugünlere nasıl geldiğimizi unutmadan geleceğe yol almak zorundayız. 420 bini aşkın üyeyle eğitim hizmet kolunun yetkili sendikası olmak önemlidir. Bu noktaya gelmek, kazanımların adresi, mazlum ve mağdurların sesi olmak elbette kıymetlidir ama bunu yeterli görmüyoruz, görmemeliyiz. Evet, hayal dahi edilmeyen işlerin altına imza attık, atılan her doğru adımda katkımız, etkimiz ve emeğimiz var. Kadın kamu görevlilerinin başörtülü olarak görev yapmasını, katsayı zulmünün son bulmasını, okullarda Kur’an-ı Kerim ve Siyer-i Nebi’nin okutulmasını, Millî Güvenlik Dersi’nin ve andımızın tarih olmasını, öğretmenlere nöbet ücreti verilmesini, yöneticilerin de nöbet ücreti oranında zam almasını, Halk Eğitim Merkezi çalışanlarına seminer döneminde ücret ödenmesini, ek ders ücretinde kesinti yapılan kalemlerin azaltılmasını, doçentlik jürisinde görev alanlara ücret verilmesini, geliştirme ödeneğinin hayata geçirilerek süresinin uzatılmasını, 4/C’liler’in 4/B’ye geçirilmesini, hafta sonu kurslarında iki kat ek ders ücreti verilmesini, sınav ücretlerinin iki üç kat artmasını, emekli maaşı ve ikramiyesine özel artış yapılmasını, taban aylığa mahsus zam alınmasını, cuma namazının ve hac izninin kamu personel mevzuatına dahil edilmesini, helal gıda sertifikasının kamu kurumlarında gündeme gelmesini, öğretmenlerin özel hizmet tazminatının artırılmasını sağlayan sendikayız. 28 Şubat mağdurlarının haklarının tazmin edilmesinde, 28 Şubat ürünü garabet uygulamaların tarihin çöp sepetine gönderilmesinde, sekiz yıllık kesintisiz eğitim dayatmasına son verilmesinde; eğitim sisteminden, müfredattan, ders kitaplarından, okul ve sınıf ortamlarından darbe ve vesayet dönemi uygulamalarının temizlenmesinde mücadelemiz, emeğimiz, çabamız var ama hâlâ yapılması gereken çok iş ve çözüm bekleyen pek çok sorun var. Bu nedenle, rehavete kapılmadan, ilk günkü şevkle ve azimle sendikal çalışmalarımıza devam edeceğiz.”

Şiddet olaylarının bir an önce son bulması için herkes sorumluluk almalıdır

Eğitimde yaşanan sıkıntılara ve acilen çözülmesi gereken sorunlara dikkat çeken UÇAK, eğitim çalışanlarına yönelik şiddetin her geçen gün arttığını, başta Bakanlık olmak üzere, herkesin bu konuda üzerine düşeni yapması gerektiğini vurgulayarak, “Eğitim çalışanlarının şiddetin esiri olmasına müsaade edilmemelidir. Milli Eğitim Bakanlığı, eğitimcilere yönelik her saldırının sıkı takipçisi olmalı, kendi personelinin yanında olduğunu göstermelidir. Bakanlık, nerede duracağı belli olmayan bu şiddet olaylarının bir an önce son bulması için gerekeni ivedilikle yapmalıdır” ifadelerini kullandı.

Stratejisi olmayan belge paydaşlarla istişare edilerek revize edilmelidir

Öğretmen Strateji Belgesi gibi, beklentileri karşılamaktan uzak karar ve uygulamalarla eğitim çalışanlarının tedirgin edilmesine karşı olduklarını dile getiren UÇAK, “Paydaşlarca istişare edilerek revize edilmesi gereken bir belgeyi hayata geçirmek, toplumsal mutabakatla eleştiri konusu edilen performans değerlendirmesini uygulamaya koymak telafisi zor zararlara yol açacaktır. Motivasyon üretmek yerine motivasyonu bitirmek anlamı taşıyan bir içerikle performans sistemi kurulacağını düşünmek, hem yorucu hem de yıpratıcı süreçlere kapı aralayacaktır. Bu tür uygulamalardan uzak durulmalıdır” diye konuştu. 
 

Günübirlik politikalar çözüm değil, sorun üretmektedir

Birimlerin birbirleriyle çelişen kararları ve uygulamaları; Millî Eğitim Bakanlığı’nın hedef, amaç, politika ve eylem noktasında birbiriyle uyumlu, birbirini tamamlayan, sebep-sonuç ilişkisini gözeten bir politika oluşturma ve uygulama becerisini gösteremediğini gözler önüne sermektedir. Bakanlık birimlerinin her konuya sadece kendi görev alanları yönünden bakmaları, aldıkları her kararın kendi birimleri dışında da yansımaları olacağı hususunu göz ardı edip bu konuda sebep-sonuç-etki analizi yapmamaları, bütünün parçasını teşkil ettikleri gerçeğini unutmaları neticesinde alınan kararlar ve gerçekleştirilen uygulamalar, Bakanlığın eğitim ve personel politikasına uygun olmamakta, hatta söz konusu politikaları sekteye uğratmaktadır. Mezkûr birimler, karar ve uygulama sürecinde dar bakış açısının sonucu olarak Bakanlığın genel politikasıyla uyumlu işler çıkaramamaktadır. Bu nedenle, karar alma düzeyinde çok boyutlu ve sebep-sonuç analizini gözeten bir süreç işletilmelidir.

Eğitimcilere yönelik şiddete Bakanlık seyirci kalmamalıdır

Öğretmenler, geleceğimiz olan çocuklarımız ve gençlerimiz için ‘iyi insanın’, ‘güzel ahlakın’ canlı fotoğrafı olmak durumundadır. Sadece öğreten değil, değerleri yaşayan ve yaşatan bir kimlik olarak öğrencilerinin karşısına çıkmalıdır. Öğrencisi, insan olmanın değerini öncelikle öğretmenler üzerinden yaşamalıdır. Adil olmayı, işinin hakkını vermeyi, iş ahlakını, hakça paylaşmayı, birlikte yaşamayı ve huzuru birlikte oluşturmayı, sınıfta ve okulda öğretmenden görmelidir. Böyle bir öğretmen profili için öncelikle öğretmenlerin toplumdaki saygınlığının ve itibarının, bu hedef doğrultusunda oluşması ve korunması gerekmektedir. Öğretmenlerin mali, sosyal, özlük hakları ve çalışma şartları bu itibar ve saygıyı oluşturacak biçimde düzenlenmeli ve geliştirilmelidir. Öğretmene şiddet, bugün okullarda yaygın bir sorun hâline gelmiştir. Maalesef bugün öğretmenler saldırılara karşı savunmasızdır. Eğitim kurumlarında güvenlik tedbirleri yeterince alınmamakta, sorumluluk öğretmenlere ve yöneticilere bırakılmaktadır. Bakanlık, eğitimcilere yönelik her saldırının sıkı takipçisi olmalı; kendi personelinin yanında olduğunu göstermeli ve nerede duracağı belli olmayan şiddet olaylarının bir an önce son bulması için gerekeni yapmalıdır.

Mağdurlar haklarına kavuşturulmalı, itibarları iade edilmelidir

Öncelikle eğitim gündemi olağan hâle getirilmelidir. Terör örgütlerinin bertaraf edilmesine, elemanlarının ve uzantılarının siyasal zeminden kamu düzenine, kamu personel sisteminden ekonomik sisteme bütün alanlardan tasfiye edilmesine yönelik faaliyetler, demokratik işleyişin, hukuk düzeninin ve insan haklarına dayanan toplumsal hayatın korunması amacıyla hukuk kurallarına bağlılık ve adaletin tesis edilmesi ekseninde hassasiyetle ve hızla yürütülmelidir. Bylock ile ilgili kurulan kumpas nedeniyle söz konusu programı kullanmadığı anlaşılan, yaklaşık 15 aydır açıkta olduğu hâlde hakkında hiçbir işlem tesis edilmeyen ve hâlâ açıkta bekleyen, haksız yere ihraç edildiği hâlde yargı kararları ve teknik inceleme neticesinde masum olduğu ortaya çıkan kamu görevlileri ivedilikle adalet bekliyor. Bakanlık, bylock kullanmadığı teknik olarak ispat edilen kamu görevlilerinden KHK ile ihraç edilenler için acil iade sürecini başlatmalı, yeni gelişmeler ışığında hızlı değerlendirmeler yapmalı, mülki idare amirliklerince yapılan açığa alma işlemlerinin sona erdirilmesinde aktif rol üstlenmelidir. Kumpaslar neticesinde veya kişisel garezlerle haksız yere ihraç edilen veya açığa alınan kişilerin eski görev ve kadrolarına dönmelerini sağlamak adaletin gereğidir.

Öğretmen ihtiyacı ivedilikle karşılanmalıdır

Son yıllarda hatırı sayılır öğretmen atanmasına rağmen önemli sayıda öğretmen ihtiyacı olduğu da bir gerçektir. Norm fazlası öğretmenlerin eş vb. gerekçelerle ihtiyaç duyulan yerlere gidemeyeceği dikkate alındığında reel öğretmen ihtiyacı 120 bin civarındadır. Bakanlık, daha fazla öğretmen istihdamı gerçekleştirmelidir. Eğitimde reformların kalıcı olması, okullarda boş ders kalmamasına ve sınıflarda sadece kadrolu öğretmenlerin bulunmasına bağlıdır.

Kamu vicdanını yaralayan mülakatla öğretmen atama yöntemi sona erdirilmelidir

Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasıyla birlikte Türkiye’deki öğretmen istihdamı süreçlerine sözlü sınav aşaması da ilk kez dâhil edilmiştir. Uygulamanın başladığı ilk günden itibaren sözlü sınav kamuoyunda tartışılmaktadır. Özellikle, çok sayıda sözlü sınav komisyonu olması, sınav komisyonunda bulunanların yeterlilikleri, sınavlarda sorulan sorular gibi konular kamuoyunda sıklıkla gündeme gelmektedir. Genel olarak, binlerce adayın çok sayıda farklı komisyon tarafından kısa süreli bir sözlü sınava tabi tutulmasının hem nitelikli öğretmen seçimine hizmet etmediği hem de adalet duygusunu zedelediği şeklinde genel bir kanı bulunmaktadır. Tek başına sözleşmeli öğretmenlik uygulaması çok ciddi bir sorun iken, atanacak öğretmen seçiminin mülakatla yapılması, yapılan mülakatlar çerçevesinde adayların kazanma ya da kaybetme nedeninin objektif bir şekilde izah edilememesi, yıllarca emek vererek okumuş ve birçok yazılı sınavdan geçmiş öğretmen adaylarının farklı komisyonlarca bir kaç dakikalık mülakatla elenmesi adalet duygusunun zedelenmesine neden olmaktadır. Mülakat uygulaması yerine daha adil, hakkaniyetli, ehliyet ve liyakat ölçülerine göre bir istihdam modeli hayata geçirilmelidir.

Kamu görevlilerine kılık-kıyafet dayatılmamalı, darbe ürünü yönetmelik kaldırılmalıdır

Kamusal alan yalanıyla yıllarca kadınlara ve kız öğrencilere uygulanan kılık-kıyafet dayatması, verdiğimiz mücadele, yaptığımız eylem ve etkinlikler sonucunda kaldırılmış, kamuda çalışan kadınlara yönelik ‘başı açık’ ibaresinin yönetmelikten çıkarılmasıyla kadının kamu hizmetine katılımında bir engel aşılmış; Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik’te de yapılan değişiklikle öğrencilere kılık-kıyafet dayatmasının kaldırılması son derece önemli bir adım olmuş ve bir yasak daha tarihe karışmıştır. Çerçeve yönetmelikte de acilen değişiklik yapılmalı ve sivil itaatsizlik gerekçelerimizden olan erkek kamu görevlilerine de kılık-kıyafet dayatmasından vazgeçilmelidir.

Bakanlık eğitimin paydaşlarına kulak vermeli, birlikte çalışmayı öncelemelidir

Bakanlığın bütün birimlerinin, özellikle siyasi ve idari liderlerinin, sendikalar ve diğer sivil toplum kuruluşları başta olmak üzere, eğitim alanındaki diğer paydaşlarla daha etkin bir iletişim ve iş birliği içerisinde olması yönünde irade kullanmaları uygun olacaktır.

Millî Eğitim Bakanlığı’nın yükseköğretim kurumlarıyla, akademik çevrelerle ve sendikalarla sık aralıklarla bir araya gelmesi, belirlenecek politikaların isabet oranının artmasını sağlayacak, kabul düzeyi yüksek kararların alınmasına yardımcı olacaktır. Özellikle, eğitim mevzuatını ve personeli ilgilendiren düzenleme ve uygulamalar, müfredat değişiklikleri gibi başat konularla ilgili çalışmaların ve alınacak kararların bu iş birliği ve paydaş sıfatı üzerinden birlikte gerçekleştirilmesi, sonuçların birlikte analizi ve sonuçlara dair eleştirilerin de birlikte üstlenilmesi gibi demokratik toplumlara özgü birlikteliği de beraberinde getirecektir. 

MEMUR-SEN
KONFEDERASYONU
EĞİTİMCİLER BİRLİĞİ
SENDİKASI
Zübeyde Hanım Mahallesi Sebze Bahçeleri Caddesi No:86
Altındağ - Ankara / TÜRKİYE
Tel : 0.312 231 23 06 Faks : 0.312 230 65 28
ebs@ebs.org.tr
Copyright © Eğitim Bir Sen